Nefes Uygulamalarının Beyin İşlevselliğine Etkisi
Son senelerde, bilim adamları Nefes uygulamaları sırasında beden üzerinde oluşan fizyolojik değişiklikler üzerinde araştırmalar yapıyorlar. Nefesle çalışma süreçlerinde oluşan bilinç ve bu bilinç haline eşlik eden beyin durumunun araştırılması, bilincin değişik şekillerini anlamamıza yeni anlayışlar ve yeni bakış açıları oluşturmamızı sağlıyor. Nefesi yavaşlatarak ve nefesi hızlandırarak gerçekleştirilen çalışmalarının amacı, günlük yaşamımızda devamlı olarak yaşadığımız bilinç yanılsamasının farkına varmamızı, saf bilinç durumunu tanımlamamızı ve bu saf bilinç durumunu sürekli hale getirmemizi sağlamaktır. Değişik din, felsefe ve mistik çalışmalarda yüksek bilinç durumu oluşturmak için nefes kullanılarak gerçekleştirilen meditasyon, samadi, avastha, zen, yoga, vecd, sema, zikir gibi değişik uygulamalar geliştirilmiştir.
İçsel Derinleşme
İçsel derinleşme oluşturmak için yapılacak nefes uygulamalarında ilk adım, isteyerek başlama ve niyetlenmedir. Nefes uygulamaları esnasında duyusal girdiler ve devinimsel çıktılar en düşük düzeye indirilir. Göz kapalı olarak oturulur. Bu nedenle, temel girdi sadece içsel arzu ve düşünceye kadar indirgenir. Sabah ve akşam 15-20 dakika gözler kapalı olarak uygulanması uygundur.
Çalışmaya başlarken düşünceler kendi başına bırakılmaz. Tam tersine yönlendirilerek mantıklı düşünce durdurulur. Uygulama basit bir şekilde nefesin izlenmesi ile başlar. Nefesin izlenmesi hiçbir anlam yüklemeden ve kontrol oluşturmadan nefes alış verişlerinin takip edilmesi durumudur. Daha sonra nefesin hızlanmasına veya yavaşlamasına izin verilir. Ortaya çıkan duygular yorumlanmadan ve yargılanmadan izlemeye alınır. Nefes alışverişlerinin kendiliğinden oluşması sağlanarak tekrarlan maya devam edilir. Kişinin nefesi ile ayrışması beklenir. Artık nefes alıp veren kendisi değil, seyrettiği kişidir. Bu şekildeki yoğunlaşma ile dışsal uyaranlar en aza indirilir. Kişinin Beden hareketlerini de algı dışına bırakmak için hareketsiz lotus pozisyonunda oturmak ve uyumamak içinde sırtın dümdüz tutulması çok önemlidir.
Nefes uygulaması ile oluşacak olan içsel derinleşme aynı anda dinamik bir süreçtir. Değişik evreleri vardır.
1. Dikkat, aktif düşünce ve algılamanın yüzeysel seviyesinden çok sessiz ve soyut seviyesine kaydırılır. Dikkat, rastgele düşünceden uzaklaştırılır,
2. Transandantal (aşkın) bilinç olarak adlandırılan evrede, kişi düşünce ve algıların içeriği olmaksızın, tam olarak kendine farkındalık üzerine yoğunlaşır,
3. Dikkat, “stres serbestleşmesi” denilen aşamada çok aktif seviyelere ulaştırılır.
İçsel derinleşmenin Fizyolojik Temeli
Normal insan yaşamında kalp normal olarak belli bir ritimde atsa da solunum başta olmak üzere birçok farklı nedenlerle ritimde değişimler olur. Solunumdan kaynaklanan kalp hızı değişkenliği solunumsal sinüs düzensizliği olarak adlandırılır. Bu düzensizlik, solunum-kalp halkası üzerine aralıklı değişen sinirsel aktivitenin bir göstergesidir. Yani saat gibi çalışan bir kalp ritmi kötüdür, ömrü kısaltır.
Nefesin takip edilerek bilinçli yavaşlatılması sırasında özellikle alın bölgesinde alfa dalgalarında (8-10 Hz) bir eşdurum oluştuğu gözlenmektedir. Alfa eşzamanlılığı, yani yüksek alfa dalgaları ve eşdurumu, korteks denilen beyin kabuğu alanlarında dinlenme veya “kabuk tembelliği anlamına gelirken, bunun ortadan kalkma durumu da korteks alanlarının çalışarak iş gördüğünün göstergesidir. Bazı uygulamalarda içsel derinleşme esnasında gözler kapatıldığında solunum sıklığından azalma, deri direncinde düşme ve solunuma bağlı kalp hızı değişkenlikleri gözlenmektedir. EEG gözlemlerine göre özellikle nefes yavaşlatılarak oluşturulan içsel derinleşmelerin 10. dakikasında belirgin bir eşdurum ortaya çıkmaktadır.
Bu çalışmada kesinleşen sonuçlar:
1. Nefes uygulamalarında derinleşme durumu gözü kapalı dinlenme durumundan farklıdır
2. Bu farklılık kendini hem merkezi hem de otonom sinir sistemi üzerinde gösterir
3. Eşdurumun ortaya çıkması nefes uygulamaları ile derinleşmenin diğer dinlenme durumlarından farklı olduğunun gösterir.
Eşdurum Nedir?
Eşdurum beyin kabuğunun bütünlük içinde çalıştığının bir göstergesidir. Eşdurumun iyi olmaması durumu genellikle ak madde hasarları ve beyne giden kan akımının azalması durumlarında görülmektedir. Bunun yanında şizofreni, depresyon ve normal yaşlanmanın da eş durumu bozduğu bilinir. İyi derecede bir eşdurum, beynin işlevsel birlikteliğinin, bilgi değişiminin ve beyin bölgeleri arasındaki işlevsel uyumun göstergesidir. Beta dalgalarının eşdurumu “yerine getirme” testlerinde baskın olarak ortaya çıkar. Genellikle alfa-1 eşdurumu uyanıklık artışı ile ilişkiliyken, alfa-2 eşdurumu (10-12 Hz) iş görme durumuna hassastır. İçsel derinleşme sırasında görülen, yüksek uyanıklık ile ilişkili alfa-1 “gevşek dikkat” olarak adlandırılır. Bu durum tam olarak içsel uyanıklık ile birliktedir.
Araştırma sonuçlarında ortaya çıkan verilere göre, nefes uygulamalarının oluşturduğu içsel derinleşme esnasında işlev gören ve birbirini tamamlayan iki farklı sinirsel ağ söz konusudur. Biri, uygulama sırasında, kişide beyin kabuğunun fizyolojik etkilenmesi sonucunda Fazik kontrol “gevşek dikkat ve tam uyanıklık” durumu oluşturur. Diğeri içsel bir terazi gibi çalışır. Uygulama sırasında oluşan gevşek dikkat ve tam uyanıklık durumunu devam ettirmekten sorumludur. (Tonik kontrol).
Fazik kontrolün temelindeki sinir hücresi ağı;
1. Merkezi ve otonom sinir sistemi işlevinde değişikliğe bağlı olarak her beyin yapısı ile ilişkilidir
2. Baskılayıcı özelliğe sahiptir
3. Bilinçli kontrol altındadır
Ön beyin kabuğu bu üç özelliği sağlar. Bu bölge, tüm diğer beyin kabuğu alanlarından girdi alır ve bu alanlara bağlantılar kurarak veri gönderir. Diğer bir özellik de, ön beyin bölgesi baskılayıcı özelliktedir. Planlama ve planlananı yerine getirme işlevi görür.
İçsel derinleşme durumunu nefes ritmi ile planlama aşamasında, alın bölgesinin beyin kabuğu çalışmaya başlar. Talamus-beyin kabuğunun oluşturduğu ağda özelleşmiş ya da özelleşmemiş yapılar baskılandığında birbirini izleyen fizyolojik değişiklikler ortaya çıkar. Başlangıçtaki bilinç durumunun ardından, önbeyin kabuğu aracılığı ile “dinlenme uyanıklığı” daha uzun süre devam ettirilir. Önbeyin kabuğunu daha düşük uyarılabilir durumda tutmak için sinirsel geri besleme mekanizmalarına gerek vardır. Yoğunlaşmış bilinç durumu genellikle alfa eşdurumundan çıkmaya, artmış deri direncine ve azalmış solunumsal düzensizliğe neden olur. Oysa nefesin ritmik kontrolü artmış alfa eşdurumu ile birlikte daha düşük deri direncini ve solunumun düzenlenmesini sağlar.
Nefes uygulamaları ile oluşturulan içsel derinleşme sırasında üç farklı dönem yaşanır.
1. İlerleyici şekilde zihinsel ve fiziksel aktivitede azalma (içe vuruş),
2. Tam olarak zihinsel sessizlik. Bu esnada bilinçlilik henüz vardır ancak düşünceler yoktur. “Aşkın bilinç” olarak adlandırılır.
3. İlerleyici olarak zihinsel ve fiziksel aktivitede artış olur (dışa vuruş).
İçsel derinleşmede oluşan önemli özelliklerden biride solunumun tutulmasıdır. Bu aşamada EEG’de teta dalgası (4-8 Hz) gücünde azalma ve tüm EEG’de geniş alanlı 0-50 Hz eşdurumu belirgin hale gelir. Bu değişiklikler yeni ve belirgin bir uyarana uyum sağlama esnasında olan duruma benzerdir. Bu durumda deri direnci azalması ve kalp hızında azalma da oluşur. Aşkın bilinç durumunda solunumun durması ya da askıya alınması ortaya çıkar. Bu yaklaşık 8.5 saniye sürer. Solunum askıya alınması, solunumun farklı beyin sapı çekirdeklerinin kontrolüne geçtiğini gösterir. Parabrakilis medialis adlı çekirdek karbondioksit değişikliklerinden ziyade kandaki oksijen değişikliklerine yanıt verir. Bu çekirdeğin yakın komşuluğunda uyku ve uyanıklık durumunu düzenleyen rafe ve lokus seruleus çekirdekleri vardır.
Kişide yeni veya belirgin bir uyaran oluştuğunda solunumdaki gecikmeler ortaya çıkar. Nefes alma ihtiyacı azalır. Bunu takiben daha yavaş ve daha derin soluk alma ortaya çıkar. Bu esnada kalp atım hızında azalma da oluşur, EEG eşdurumu bozulur, beyin kan damarlarında genişleme, çevresel kan damarlarında daralma ve duyu organlarında artan hassasiyet ortaya çıkar. Benzer durum genellikle dikkatin çevresel uyarana çevrilmesi esnasında ortaya çıkar.
Saf Bilinç
Saf bilinç, sistematik nefes uygulaması esnasında insan deneyiminin doğal yönünün doğrudan deneyimidir. Bu doğrudan deneyimin özelliklerinin ortaya konulması bilinci anlamamızı kolaylaştıracaktır. Saf bilinç, bilgi işlemede serbest olmaktır. İçeriği ise kendinin farkında olma halidir. Farklı olarak, normal uyanıklık deneyiminin içeriği, dış nesneler, içsel düşünceler ve hislerdir.
Saf bilinç esnasında üç önemli his ortaya çıkar:
1. Uzay-zamanın veya beden hissinin yokluğu,
2. Huzur,
3. Hiçlik, boşluk, sonsuzluk, sınırsızlık Halidir.
Bahsedilen bu özellikler günlük yaşamımızda yaşarken deney imlediğimiz bilincimizin anlamı olarak derin ve sonsuz bir sessizlik anında tam bir uyanıklık ve farkında olma halidir. Düşünceler yoktur, Nerede, ne zamanda ve kim olduğun önemsizdir. Tam bir bütünlük ve huzur hissedilir. Tam karşılık gelmese de adeta derin uyku esnasında olduğu gibidir. Ne benlik ne de ayrıca nesneler vardır. Uyanma ile benliğimizi kazanırız ve aynı zamanda nesnel dünyaya gireriz. Saf bilinç durumunda, benliğimiz olmasına karşın nesnel dünya yoktur.
Bu değerlendirmeler sonucunda, nefes uygulamaları sırasında yapılan içerik değerlendirmeleri saf bilinci yani sayıya ve şekle bağlı olmayan kendi yüksek bilinç seviyesinin deneyimini ortaya koyar. Bu durum normal uyanıklık bilincinden farklıdır. Uzay-zaman ve beden hissi normal uyanıklık deneyimlerimizin anlaşılması için gereklidir. Saf bilinç deneyimi esnasında, uyanıklık deneyiminin hem esas çatısı hem de içeriği ortadan kalkar. Buna göre saf bilinç değişmiş bir uyanıklık deneyimi olarak tanımlanamaz. Saf bilinç daha ziyade, uyanıklık deneyimlerinin özellikleri ve alışılmış niteliklerinin yokluğu ile tanımlanabilir. Saf bilincin öznel tanımlamaları, uyanıklık durumu ve içeriği yokken kendine farkındalık durumu ile resmedilebilir. Saf bilinç, deneyim nesneleri ve sürecinden ayrılmış kendi farkındalığı olarak görünmektedir.
Saf Bilincin Fizyolojisi
Saf bilinç aslında doğal olarak ortaya çıkan bir deneyimdir. Kişinin kültüründen, dünya görüşünden ve inançlarından bağımsızdır. Yaşanan her deneyimin sinir sisteminde işlevsel bir karşılığı vardır. Bu nedenle bilişsel bilgi işleme ve bilincin durumları sinir sistemi ve beynin farklı alanlarındaki aktivitesi ya da çalışması ile betimlenebilir. Bu nedenle saf bilinç deneyimi, fizyolojik işlevde özel bir durumla karakterize olmalıdır. EEG, solunum hızı, deri direnci ve kalp hızının değişimi saf bilinci anlamak için bir pencere olarak görülebilir.
1.Tutulan nefes bu deneyimin ilk bildirilen yansımasıdır. Saf bilinç durumunda nefes yaklaşık 10-40 saniye tutulur. Solunumun bu tipi apne diye tanımlanan nefesin durması veya askıya alınması olarak bilinir. Apne solunumu beyin sapında yerleşik olan solunum merkezi ile desteklenir.
2.Diğer bir yansıma solunum değişikliği ile ortaya çıkan deri direncidir. Bu otonom sinir sistemi yanıtı, uyum esnasında dikkatin çevresel uyarandan yeni veya belirgine çevirmeye benzerdir.
3.Bir başka yansıma ise, saf bilinç esnasında elde edilen EEG verileridir. Nefes tutma öncesi ile karşılaştırıldığında, EEG’deki güç 0,5-1,5 Hz kadar artar.
İçsel derinleşme sırasında görülen solunumun askıya alınması normalde görülmez. Kesinlikle 5-6 saniyeden daha uzun süreli solunumu askıya alma gerçekleşmez. Apne den sorumlu parabrakialis medialis çekirdeği olarak bilinen merkez, beyin sapında bulunur. Uyanıklık esnasında pasiftir. Fakat saf bilinç esnasında bu çekirdek devreye girerek solunumda ortaya çıkan bu değişiklik zemininde otonom sinir sisteminin işlevini değiştirir. Saf bilinç öncesi deri direncinin daha düşük kaydedildiği bu dönemde sempatik aktivite düşüktür. Parasempatik aktivite ise yükselerek artmış nefes düzensizliği oluşturur. Saf bilincin ortaya çıkışı sırasında, hem sempatik hem de parasempatik uyarıda bir patlama oluşur ve ardından fırtına sonrası sessizlik ortaya çıkar. Deneyimlerde tanımlanan “sınırsızlık” ve “huzur” hali, solunumun askıya alınması ve otonom aktivite ile belirgin doğrusal ilişki içindedir. Bu esnada ise EEG’de tepe güç frekansı artar ve bu artış aynı zamanda farkındalık artışı ile paraleldir. Bu ilginç birliktelikler uyku, rüya ve normal uyanıklıkta görülenden tamamen farklıdır. Bilincin bu şekli normal uyanıklık bilinci ile de ilişkilendirilmelidir.
Saf bilinç uyanıklık, rüya ve uykunun altında yer alır. Nesnel olarak ortaya konulabileceği gibi öznel olarak da deney imlenebilir. Her bir durumla biri ile diğeri arasında bağlantı vardır.
Sonuç olarak saf bilinç durumu uyanıklık bilincinden tamamen farklıdır. Uyanıklık deneyimleri özel durumları içerir. Saf bilinç alttaki okyanustur. Özel bilinçli deneyimler dalgaların değişimidir. Bu dalgalar zamanda var olurlar ve değişirler.
Beynin Şekillenmesi
Beyin plastik bir yapıdadır. Devamlı dışsal ve içsel uyaranlarla yeniden şekillenir. Dışarıdan gelen girdilerin değişik derecelerde işlenmesi beyni ayrı veya bir arada tetikler. Nefes teknikleri uygulayan kişilerde işlevsel değişiklikler oluşur. EEG ile kaydedilen Beklentisel Negatif Değişim Dalgası beyin kabuğunda hazırlık aşamasının bir ölçümüdür. BND ölçümü için, iki uyaran verilir. Bunlardan birisi koşullandırıcı ya da hazırlandırıcı, ikincisi ise yaptırıcıdır. BND kaydı beklenti, amaç, güdülenme ve uyanıklığın bir yansımasıdır. Nefes uygulamaları yapanlarda daha yüksek genliktedir. BND genlikleri yapılan işe verilen dikkat ile uyanıklık seviyesi arasındaki etkileşimi yansıtır. Aşkın deneyimler, içsel uyanıklığı artırır ve işe daha fazla dikkat yöneltmemizi sağlar. Buna karşın hipnoz altında ve şizofrenide BND genliğinde düşme olur. Şizofren hastalar düzeldikleri dönemde ise BND genlikleri normale yaklaşır.
Eğer Nefes Uygulamaları BND genliğini (Beklentisel Negatif Değişim Dalgası) etkiliyorsa buradan bir “doz-yanıt” ilişkisi çıkarılabilir. Yani ne kadar genlik değişimi o kadar yoğun veya uzun İçsel derinleşme ilişkisi nefes uygulamaları sırasında tespit edilmiştir. Ne kadar çok nefes seansı uygulanırsa, geç BND genliği de o kadar yükselmektedir. Düzenli içsel derinleşme çalışmaları yapanlarda, sinirsel ileti hızının bir göstergesi olan H-refleksi ortaya çıkış zamanı daha kısa olarak tespit edilmiştir. Yine, algısal bilgi işleme ve karar verme hızının bir göstergesi olan reaksiyon zamanında da hızlanma tespit edilmiştir. Bazı çalışmalarda, tersi bir durum tespit edilmiştir. Artan uyanıklık ile reaksiyon zamanında uzama tespit edilmiştir. Bunun nedeninin “çoklu odaklanma” ile uyaranın daha uzun süre değerlendirilmesidir. Eldeki veriler nefes uygulamanın beyin kabuğu işlevlerini “ayarladığını” göstermektedir.
Mustafa Kartal
mkartalll@yahoo.com
|